Az önce seyrettiğim bir Hollywood filminde uyduruk bir konudan, uyduruk bir filmden Amerikalıların sahte Seyit Onbaşı oluşturma gayretini görünce hemen aklıma bizim ülkemizde kahramanları unutturma gayretleri aklıma geldi. Kısa bir süre önce gazetelerdeki haberlerde okumuştum. Çanakkale savaşları rehberlerinden Seyit onbaşının ismi çıkarılmış. Aferim çok güzel bir iş yapmışlar.
Seyrettiğim filmin adı: Battleship. Konu klasik. Uzaylılar dünyaya saldırır ve Amerikalılar dünyayı kurtarır. Bir gemi ve gemideki askerlerin kahramanlıkları ana konusu filmin. Filmde bir sahne çok ilginç. Son önemli atışın yapılması lazım ama top mermisinin taşıyan sistem bozulur. Amerikalı kahraman askerler ne duruyoruz deyip mermiyi omuzlarlar. Tabi Seyit Onbaşı gibi tek başına omuzlamaya kimsenin çapı yetmez, 5-6 asker birden omuzlar.
Bizim Seyit Onbaşımız tek başına omuzlamıştır o büyük mermiyi. Amerikanın hayal dünyası bile yetmiyorken biz ne yapıyoruz. Gerçekten yaşamış, var olmuş, kanlı canlı kahramanlarımızı yok etmeye, unutmaya çalışıyoruz. Bunu neden yapıyorlar zerre kadar anlamış değilim. Derler ya, eller gider Mersine biz gideriz tersine!
Gelin birlikte hem haberi hem de Seyit onbaşının hayatını okuyalım.
Önce Zaman gazetesinde yer alan haberi okuyalım:
Emekli Deniz Albay M.Haluk Çağlar, Seyit Onbaşı’nın sırtladığı 276 kiloluk mermiyle Fransız zırhlısı Ocean’ı batırmasının gerçek olmadığını iddia etti. Gelibolu Tarihi Milli Parkı Müdürlüğü’nün alan kılavuzları için düzenlediği seminerde konuşan Çağlar, Ocean’ın nereden geldiği belirsiz bir mermiyle battığını öne sürdü. Rehberlere dağıtılan kitaptan olay çıkarıldı, artık ziyaretçilere Seyit Onbaşı anlatılmayacak.
Gelibolu Yarımadası Tarihî Milli Parkı Müdürlüğü, geçen hafta Çanakkale Destanı Tanıtım Merkezi’nde rehberlere 5 günlük hizmet içi eğitim semineri verdi. Seminerde konuşan emekli Deniz Albay Mustafa Haluk Çağlar, 18 Mart Deniz Muharebesi’nin öncesi ve sonrasında yaşananları anlattı. Seyit Onbaşı’nın görev yaptığı Mecidiye Tabyası’nın deniz savaşındaki önemine değindi. Fransız zırhlısı Ocean’ın, Mecidiye Tabyası’ndan atılan topla batırılmadığını iddia eden Çağlar, Seyit Onbaşı olayının da gerçek olmadığını savundu. Mecidiye Tabyası’ndan söz konusu geminin bulunduğu yere yetişecek top bulunmadığını ifade etti. Ocean’ın nereden geldiği belli olmayan bir mermiyle battığını ileri sürdü. Seminerin ardından geçen yıl basılan kitap rehberlere dağıtıldı. Yeni kitapta, Seyit Onbaşı kısmının olmadığı görüldü. Seyit Onbaşı’yı inkâr etmediklerini belirten Gelibolu Yarımadası Tarihî Milli Parkı Müdürü Ozan Hacıalioğlu, ders notlarını kitaplaştırdıklarını ve hocaların anlattıklarına hiçbir şekilde müdahale etmediklerini söyledi.
Rehberlere dağıtılan kitapta, Fransız zırhlısı Ocean’ın batma hadisesi şu sözlerle anlatılıyor: “Ocean, Dardanos ve Soğanlıdere bataryalarının yoğun ateşleri altında çekilip yaklaşık saat 18.05’te Irresistible’ın 1 mil uzağına geldi. Sancak yönünde bir patlama oldu. Mayına çarpmıştı. Pusulası ve üst köprüsü tahribe uğramış, baş ve kıç geçitleri suyla dolmuş, dümen yekesi alabanda iskelede sıkışıp kalmıştı. Irresistible ve Ocean’ı kurtarmakla görevli muhripler, gece yarısına kadar boğaz içinde aradılarsa da izlerine rastlayamadı. Türk kaynaklarına göre ise Irresistible, anafora tutularak Türk topçusunun menziline girmiş, kıyı bataryaları ve Dardanos’un ateşleri altında saat 19.30’da, Ocean da akıntıyla Morto Körfezi’ne sürüklenmiş ve 22.30’da batmıştır.”
2004 tarihli bir önceki kitapta ise Seyit Onbaşı ile ilgili şu satırlara yer verilmişti: “Irresistible’dan uzaklaşan Ocean, Rumeli Mecidiye Bataryası’ndan Seyit Onbaşı’nın attığı mermiyle dümen donanımından vurulur. Kontrolü güçleşir ve ardından Nusret’in döktüğü mayınlardan birine çarparak ağır yara alır. Akıntıya kapılarak Morto Koyu hizasına kadar sürüklenen Ocean batar.”
Müdürlüğün Seyit Onbaşı’yı yok sayan düzenlemesi, tanıtım merkezindeki uygulamayla çelişiyor. Zira, Çanakkale destanının gelecek nesillere ve dünyaya doğru anlatılabilmesi için Gelibolu Yarımadası’nda açılan Tanıtım Merkezi’nin 11 ayrı salonundan birinde Seyit Onbaşı’nın kahramanlığı 8 dilde anlatılıyor. Seyit Onbaşı’nın sırtındaki merminin topa yerleştirme heykellerinin de bulunduğu salonda, atılan top mermisinin Ocean zırhlısına isabet edilmesi de dev ekrana yansıtılıyor.
Atatürk ve Çanakkale Savaşlarını Araştırma Merkezi Müdürü Yrd. Doç. Dr. Mithat Atabay, yaptıkları araştırmaların Seyit Onbaşı olayının doğru olduğunu gösterdiğini belirtiyor. Ocean zırhlısının Seyit Onbaşı ve arkadaşlarının attığı topla hasar aldığını, ardından mayına çarparak battığını söylüyor. Çanakkale Savaşları’ndan çok sayıda kahraman çıktığını, Seyit Onbaşı’nın da bunlardan biri olduğunu anlatan Atabay, ziyaretçilerin bu kahramanları bilmesi gerektiğini sözlerine ekliyor.
***
Sonra da Seyit Onbaşı kimmiş ona bakalım:
Seyit Ali Çabuk, veya Seyit Ali Onbaşı, (d. Eylül 1889 – ö. 1939) I. Dünya Savaşı’nda Çanakkale Cephesi’nde çarpışan Osmanlı askeri.
1889 yılının Eylül ayında Balıkesir’in Havran İlçesi Çamlık (Manastır) köyünde dünyaya geldi. Babası Abdurrahman, annesi Emine idi.
1909 yılında Osmanlı Ordusu’na katıldı. Balkan Savaşı’nda çarpıştı. I. Dünya Savaşı’nın başlaması ile Çanakkale Cephesi’nde topçu eri olarak göreve başladı. 18 Mart 1915’te Müttefik donanması Çanakkale Boğazı’nı geçmek için saldırıya geçti. Bu sırada Seyit Onbaşı Rumeli Mecidiye Tabyası’nda görevliydi. Türk topçusunun yoğun karşı ateşi ve daha önceden Nusret mayın gemisinin döktüğü mayınlar, bu saldırıyı püskürttü. Yapılan atışlar sebebiyle tabyada bulunan topun mermi kaldıran vinci parçalandı. Bunun üzerine Seyit Ali 275 kilogram ağırlığındaki top mermilerini sırtlayarak top kundağına yerleştirdi.
Seyit Ali, ilk iki atışta Bouvet’e hafif bazı hasarlar verdiyse de, üçüncü atışında Fransız zırhlısı Bouvet’e ağır yara verdi. Atılan mermi geminin su kesiminin biraz altına isabet ederek geminin anında yan yatmasına neden oldu, daha sonra Nusret mayın gemisi’nin döktüğü mayınlardan birine çarptı. Bouvet de bu yaradan kısa bir süre sonra alabora olarak battı Bu yüzden komutan ona onbaşılık görevini verdi. Çanakkale savaşından bir gün sonra Seyit Ali Onbaşı’ndan top mermisi sırtında fotoğrafı çekilmesi istendi. Seyit Ali Onbaşı ne kadar zorlansa da top mermisini kaldıramadı. Sonra Seyit Ali Onbaşı yine savaş çıksın yine kaldırırım, dedi. Bundan sonra ancak fotoğrafı tahta bir mermiyle çekilebildi.
Savaşın sona ermesi ile 1918’de köyüne dönen Seyit Ali, ormancılık ve kömürcülük işlerine devam etti. 1934 yılında çıkartılan Soyadı Kanunu ile Çabuk soyadını aldı. Seyit onbaşı 1939 yılında verem hastalığı yüzünden hayatını kaybetti.
*
İşte böyle. Tarihimizdeki güzel şeyleri silmenin kimse ne faydası var bilmiyorum. Bunu ne amaçla yapıyorlar onu hiç bilmiyorum. Yoksa işgüzar bir yöneticinin başının altından çıkan bir durum mu bilinmez. Ama tek kelime ile saçma sapan bir şey.
Elalemin adamları uzaylılarla savaş yapıp, oradan hayali Seyit onbaşı oluşturmaya çalışıyor, biz elimizdeki değerleri çöpe atıyoruz.
İlginç.
Şu da var ki, bu değerleri asla kutsallaştırmayacağız. Sadece onları, cesaretleri, özgüvenleri ve imanlarından güç alarak yaptıkları destansı işler ile hatırlayacağız.
Hatırlamak ve anmak geleceğe de geçmişe de bir saygıdır.
Lütfen bu güzelliklerin yok olmasına izin vermeyin.
*
Adem Özbay
9 Şubat 2013, NY
Bir önceki yazımız olan Ya Atatürk başörtüsü taksaydı! başlıklı makalemizde atatürk ve başörtüsü, atatürk ve dindarlık ve baş neden örtülür hakkında bilgiler verilmektedir.
ya bu ödevin anasını satayımmm arkadaşlar sizinle tanışmak istiyorum