Bu söz güzel insan Ekmel Ali Okur‘a ait. Ne güzel söylemiş değil mi? Gerçek şükür insanın kendisinin varlığının farkına varması değil midir? Var olduğunun farkında olmayan insanın yapacağı şükür kocaman bir taklitten öteye geçemez.
Ekmel Ali Okur‘u çok düşündüğü, çok kafasını yorduğu için seviyorum. Durmadan bıkmadan yılmadan insanları düşünmeye davet ediyor. Bu ne güzel bir davet.
Bence icabet etmekte geç kalmayalım.
www.hepsi10numara.com sitesindeki söyleşisinden küçük bir bölümü paylaşıyorum. Güzel düşünmeler:
Sizin için hayatın anlamı nedir?
Öncelikle şunu söyleyeyim: Hayat nedir? Türkçesi: Yaşamdır. Yani diriliktir. Ölü ve diri. Birbirlerinin zıddı.
Hani denir ya: “Her şey zıddıyla kaimdir.” Yani zıddıyla ayakta durur.
Bizler, birilerine bir kavramı tanımlayabilmek için, önce söz konusu sözcüğün zıddını bulup ona göre ölçümleyerek, yani karşılaştırarak, meramımızı ifade etmeye çalışırız.
Burada da hayatın zıddı, memattır.
Yani ölülüktür. Ölü oluştur. Demek ki hayat; duyumsamaktır. Farkı fark etmektir. Görüleceği doğru görüp dosdoğru ifade etmektir.
Yani görüleceği, görülmesi gerektiği gibi görüp göstermektir.
Uzatmayalım. Sözün özü: Bilineceği, bilinmesi gerektiği gibi bilip bilinçle yaşamaktır.
Çünkü, bilmek ayrı, bilineni bilinçle bilmek ayrıdır. Hep deriz ya: “Hayata hayret ve hayranlıkla bakmalıyız” diye.
Bu ne demek? Bu, zaman içinde çevremize, doğaya, toplumsal yargılara körleşmemektir.
Alışmamaktır.. Alışkanlıklarımızın bir tür tutsağı olmamaktır..
Yunus Emre’nin ” Biz her gün yeniden doğarız/ Bizden kim usanası” demesi gibi..
İşte en başta kendimizi ve başkalarını eskitip tüketmemeliyiz. Çünkü yer, gök, her bir şey
hep bir devinim içindedir; hep bir eylem içindedir.
Biz dahi böyle olmalıyız. Eğer ki böyle olmazsak doğamıza, özümüze aykırı bir yol tutmuş oluruz.
Tabii ki duran bozulup çürür. Çürüyen kokuşup başkalarına zarar verir.
Diyeceğim o ki, bana göre hayatın anlamı: Bilinçle bilmek, aşkla istemek ve de yapmaktır..
Kerim Kitap Kuran’da da, “Vel asr ” suresinde dupduru bir dille denilir ki:
“İnsan mutlak hüsrandadır.
Ancak iman edenler,
Salih amel işleyenler,
Hakkı tebliğ edenler ve sabredenler böyle değildir.” denilir.
Demek ki, önce iman; ama neye? Tabii ki doğru bilgiye.
Daha sonra da, doğru bilinenenin bilince dönüştürülüp eyleme geçirilmesi.
Paylaşmak ve bu seçimde de hep bir kararlı olmaktır.
İşte yaşamak, yani ziyan olup gitmemek budur.
Bir insan bir şeyi gerçekten doğru biliyorsa yani bilinçle biliyorsa,
böyle bir insan yanlışlar yapmaktan çok ama çok tedirgin, rahatsız olur.
Çünkü, kendisiyle yani doğasıyla, yani özüyle çelişir. Velhasıl, her çelişki insanı zorlayıp bozar..
Söz gelimi; özgürlüğü bilen bir insan, asla başkalarının özgürlüğünün örselenmesine tahammül edemez.
Katlanamaz buna. Bu gerçek, her kavramda böyledir. Yani sevgide de, emekte de, barışta da, aşkta da, vs.,..
Öyleyse, hayatın anlamı: doğamıza, vicdanımıza, akla, uygun ve uyumlu yaşamaktır.
Ana fikir; Yüce Yaratan, hayatı yaratarak hayatı bizlere armağan etmiştir,
Bizler de doğru bilip doğru yaşayarak Rabbimiz’e şükretmeliyiz.
Çünkü, şükür furkandır.
Yani hakla batılı ayırt etmektir.
İşte tam da bu yüzden çok şükretmeliyiz.
Çünkü, şükür var olmanın bir diğer adıdır.
*
İnsan dünyaya neden gelir ve neden yaşar?
Doğrusu, hiçbirimiz de bu dünyaya isteyerek gelmedik ve de isteyerek gitmeyeceğiz.
Bizlere düşen bir tek şey vardır. O da doğru bilip, doğru yaşamaktır.
Yani iyi yaşayıp güzel ölmektir.
Demem o ki yaşamın gizi: Doğruluk+iyilik+ güzelliktir.
Bu üç kelime, yani kavram, bütün bir hayatın açıklamasıdır.
Beyinden özürlü olmayan her insan bu konuda hemfikirdir.
Ne olursa olsun, “Büyük yargı günü ” olmasa bile, akleden her insan, doğru, iyi ve güzel yaşamak zorundadır. Bu, insan olmanın zorunlu bir sonucudur.
Çünkü bu kavramlar evrenseldir.
Evrensel olanda, her yerde, her zaman ve her kişide değişmeyendir.
O zaman bu dünyaya ne diye geldik?
Önce doğamızda kodlanmış olan bilgilerle uyanıp özgürleşmek için.
Yani özümüzü gürleştirmek, çoğalmak. tabiri caizse, kendimizi sürekli yaratarak daha donanımlı olmak için.
İyi olarak, iyiliklerle bu doğal ortamı daha bir iyileştirmek güzelleştirmek…
Kendimizi ve çevremizi cennetleştirmek.
Yani birbirimize cennet olmak.
En sonunda da öteler ötesinde cennete uygun sakinler/adamlar olmak için, diyorum.
*
İyi insan olmak ne demektir?
İyiliğin zıddı, kötülüktür. Kötülük ise, doğal olanı, özgün olanı örselemektir; bozup dumura uğratmaktır. Bozulan bir şey de özelliğini ve güzelliğini yitirir. İşe yaramaz. Çevreye zarar verir. Diyelim ki bir canlı öldü, bir süre sonra bozulup kokmaya, mikrop olup hastalıklara neden olur. Öyleyse, bir tek çare vardır. O da iyi insan olmaktır. Ne olursa olsun. Yaşamın gizi: İyi insan olmaktır. İyilikler yapmaktır.
Ve hayata da iyimser bakmaktır. Çünkü yine de her kötülüğün ilacı, iyiliktir.
İyilik içre olanlar, gerçekten ama gerçekten zeki olanlardır.
Aptalca kötülük riskine tenezzül etmeyenlerdir.
Yani kendi kendilerini iyi ve güzel adam yerine koyanlardır.
Çünkü bir gün bu dünya esenlik/barış yurdu olacaksa, bu iyilikle olacaktır.
Bir önceki yazımız olan Hayvan deyip geçmeyelim! başlıklı makalemizde dünyayı keşfetmek, hayvanlar alemi ve hayvanlar nasıl göç eder hakkında bilgiler verilmektedir.